Bugünler itibariyle; mânevî bir mevsim alanına girmiş bulunuyoruz. Sarsılan rûhî dünyamızı onaracağımız, kalbî seviye kazanacağımız, hayatımızı yeniden gözden geçirmemize vesile olacak mânevî bir iklime yeniden kavuştuk. Oruçla, tevbeyle, namazla, Kur’an’la, hayır-hasenâtla dolu dolu geçirilecek bir dönem… Bu aylarda birbirinden kıymetli geceler var: Regâib, Mîrâc, Berâat, Kadir geceleri… Gök kapılarının açıldığı, duâların kabul edildiği, istiğfâr ve tevbelerle günahların bağışlandığı geceler…
Receb Ayı ve İhyası:
Enes bin Mâlik (r.a.), Rasûlüllâh (s.a.v)’in Receb ayına kavuştuğunda şöyle duada bulunduğunu haber veriyor:
اَللّٰهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبٍ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ
“Allâhümme bârik lenâ fi Recebin ve Şa’bân ve belliğnâ Ramazân: (Allah’ım! Receb ve Şâban aylarını bize mübârek eyle ve bizi Ramazân’a ulaştır!”) (Taberânî, Evsat, IV, 189; Beyhakî, Şuab, V, 348. Krş. Ahmed, I, 259)
Receb, hürmet edilmesi gereken haram aylardandır. Bu aylar sulhe ve ibadete ayrılmıştır. Bu aylarda yapılan dualar daha fazla makbul olur.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu, en doğru hesaptır. O halde bu haram aylarda (Allah’ın koyduğu yasağı çiğneyerek) nefislerinize zulmetmeyin ve müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki Allah, müttakilerle beraberdir.” (et-Tevbe, 36)
İslâm’dan evvel haram aylarda savaşmak yasaktı. Daha sonra Allah Teâlâ, müşriklerle bütün vakitlerde savaşmaya izin verdi. Haram aylarının hürmeti ise ecirlerin ve günahların katlanması hususuna münhasır kaldı. Cenâb-ı Hak âyet-i kerimede, bu aylarda zulümden daha fazla sakınmayı emrediyor. Bu aylarda işlenen günahlara diğer vakitlerdekilere nazaran daha fazla günah verilirse, bu aylarda işlenen sâlih amellere de aynı şekilde kat kat ecir lütfedilir. Bu sebeple İmâm Şâfiî, haram aylarda hatâen öldürmenin diyetini diğer vakitlerdekine göre daha da ağırlaştırmıştır. (Beyhakî, Şuab, V, 338)
Bir gün sahâbeden biri Peygamber Efendimiz’e gelip:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Beni tanıdınız mı?” dedi.
Peygamber Efendimiz:
“–Sen kimsin? (tanıyamadım)” buyurdu. O:
“–Bir sene önce size gelmiş olan Bâhilî’yim.” dedi.
Efendimiz (s.a.v):
“–Seni böylesine değiştiren nedir? Hâlbuki daha önce gâyet iyi görünüyordun!” buyurdu.
Bâhilî (r.a):
“–Sen’den ayrıldığım günden beri bütün günlerimi oruçlu geçirdim.” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):
“–Kendine işkence etmişsin! Sabır ayı (Ramazan)ı bütünüyle, diğer aylardan da birer günü oruçlu geçir.” buyurdu. Bâhilî (r.a):
“–Benim için bu sayıyı arttırınız. Zira benim gücüm bundan fazlasına yeter” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“–O halde her aydan iki gün oruç tut!” buyurdu. Bâhilî (r.a):
“–Daha arttırınız” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“–Peki, her aydan üç gün!” buyurdu. Bâhilî (r.a):
“–Biraz daha arttırınız” dedi. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de:
“–Haram aylarında (Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem) üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak.” buyurdu ve üç parmağını birleştirip bırakmak suretiyle de fiilen gösterdi. (Ebû Dâvûd, Savm, 55/2428. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 43)
Pazartesi ve Perşembe günleri ile hicrî ayların 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutmak da sünnet-i seniyyedir. Bu günlerin dışında da insan istediği gün oruç tutabilir. Daha fazla tutmak isteyenler için Efendimiz (s.a.v) Savm-ı Dâvûd’u tavsiye etmiştir. Yani bir gün oruç tutup bir gün tutmamak…
Allah Rasûlü (s.a.v)’in günleri ve geceleri, farzların hâricinde devam ettiği pek çok nâfile namazla feyizlenmişti. Farzlardan önce ve sonra kıldığı sünnet namazları, geceleri devam ettiği Teheccüd namazı, güneşin doğuşundan 45 dakika sonra kıldığı İşrak namazı, güneşin harâreti artmaya başlayınca kıldığı Duhâ namazı, akşam namazından sonra kıldığı Evvâbîn namazı, yatmadan evvel kıldığı dört rekât namaz, gün içinde abdest tâzeledikçe kıldığı namazlar, her mescide girdiğinde kıldığı Tahiyyetü’l-mescid namazı, Efendimiz (s.a.v)’in dâimî namaz hâlinde olduğunun bir göstergesidir.
Bunların yanında kazanmamız ve ihyâ etmemiz gereken en mühim sünnetlerden biri de câmide cemaatle namaza devam etmektir. Bu çok mühim bir sünnet-i müekkededir.
Regaib Gecesi: Receb ayının ilk Cuma gecesi, mübarek Regâib gecesidir. Bu gece duaların kabul edildiği müjdelenen sayılı gecelerdendir.
Mirac Gecesi: Receb ayının 27. gecesi de mübarek Mirac gecesidir. İsrâ ve Mirac hâdisesinin vukû bulduğu bu gecede 12 rekat nafile namaz kılınması müstahsen kabul edilmiştir. Her rekatında, Fatiha ile bir sûre okuyarak, 2 rekatta bir selam vermeli, namaz tamamlandıktan sonra, 100 defa “Subhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber” demeli, sonra 100 defa “Estağfirullâh, el-Azîm”, sonra yine 100 defa “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” diyerek, Peygamber Efendimize salât ü selâm okumalıdır. Gündüzünde de oruçlu bulunmalıdır. Masiyete dair olmaksızın yapılacak her duânın kabulü, inâyet-i İlâhiyye den umulur. (Duâlar ve Zikirler, s:129)
Şaban Ayı ve İhyâsı:
Âişe-i Sıddîka radıyallâhu anhâ- vâlidemiz şöyle buyurmuşlardır:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v) hiç bir ayda, Şâban ayında tuttuğu oruçtan daha fazla oruç tutmazdı. Şâban ayının (neredeyse) tamamını oruçlu geçirirdi.” (Buhârî, Savm 52; Müslim, Sıyâm 177)
Başka bir rivayette: “Pek az bir kısmı hariç, Şâban ayını baştan sona oruçlu geçirirdi” denilmektedir. (Müslim, Sıyâm 176; İbni Mâce, Sıyâm 30)
Bizler de manasını düşünerek Kur’an okumalı, oruç tutmalı; Efendimiz’e salât ü selâmlar getirmeliyiz. Mallarımızın zekâtını bu ayda fakirlere, Ramazan’da tutacakları oruca kuvvet ve destek olması bakımından vermemiz güzel olur.
Berâat Gecesi: Şaban ayının 15. Gecesi Berâat gecesidir. Bu gece de kıymetli bir gecedir.
Berâat gecesine has beş haslet vardır:
1- Her mühim iş o gece tefrik edilir.
2- O geceki ibâdetin fazileti büyüktür.
3- Rahmet-i ilâhiyye feyezân eder.
4- Mağfiret gecesidir.
5- O gece, Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimize şefaat hakkının tamamı verilmiştir. (Kur’ân-ı Hakîm, Meâl-i Kerîm, H. Basri Çantay, c: 3, s:55)
Berâat gecesini namaz, duâ, tevbe ve istiğfâr, zikir, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti, Peygamber Efendimize salât ü selâm gibi güzel ibâdetlerle geçirmelidir.
Ramazan Ayı ve İhyası:
Ramazan-ı Şerif, Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olmaya başladığı, cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapatıldığı, şeytanların zincire vurulduğu, içinde Kadir gecesi gibi 1000 aydan hayırlı bir gecenin bulunduğu, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azâbından âzâd edilme ayıdır. Rasûl-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem- “Eğer kullar Ramazan ayındaki faziletleri bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi” diye buyurmuşlardır. (Gunye 2 / 9)
Biz de Rasûl-i Ekrem Efendimiz gibi duâ edelim:
Allah’ım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek eyle, bizi Ramazan’a kavuştur!.
Kadir Gecesi: Yüce Allâh, bu gecenin fazileti hakkında müstakil bir sûre indirmiştir:
Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazl ü şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. O gece Melekler ve Rûh, Rabblerinin izniyle, her iş için iner de iner. O (gece) tanyeri ağarıncaya kadar selâmdır. (el-Kadr Suresi, 1-8)
Peygamber Efendimiz, bu gecenin değerlendirilmesi ile ilgili olarak:
“Kim Kadir gecesinde (sevabına) inanarak, ihlas ile kâim olursa (O geceyi ibâdet ile ihyâ ederse) geçmiş günahları bağışlanır” buyurmuşlardır. (Gunye 1 /10)
Hazret-i Âişe annemiz soruyorlar:
-Ey Allâh’ın Rasûlü, Kadir gecesini bilirsem, onda nasıl dua edeyim? Efendimiz (cevaben):
“Allâhümme inneke afüvvün tühibbul afve fa’fü annî” (Ey Rabbim, Şüphesiz Sen afv edicisin, afvı seversin, beni de affet)